İş Kazası Sonrası Hukuki ve Cezai Sorumluluklar
Sosyal Güvenlik Kurumu verileri incelendiğinde ülkemizde her yıl ortalama 70 000 iş kazası yaşanmakta ve ortalama 1500 çalışanımız iş kazası sonucu yaşamını yitirmektedir. Yaşanan bu kazalar sonucu ülkelerin ekonomik kaybı gayri safi milli hâsılalarının yaklaşık %4 ü olarak tahmin edilmektedir. Ülkemizde bu rakam yaklaşık 52 milyar TL ye tekabül etmektedir.
Uluslar arası kuruluşlar iş kazası ile ilgili çeşitli tanımlamalar yapmışlardır ülkemizde ise iş kazası tanımı 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda geçmektedir.
6331 sayılı kanunda “İşyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen özre uğratan olay. “ ifadesi yer almaktadır. Fakat bu ifade sığ bir tanımlama olduğundan dolayı davaya konu iş kazalarında olayın iş kazası sayılabilmesi için 5510 sayılı kanunda ifade edilen şartların yerine gelip gelmediği aranmaktadır.
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 13 üncü maddesinde, iş kazası;
a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,
c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
d) Emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında,
meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özüre uğratan olaydır. Şeklinde tanımlanmıştır.
Yani yaşanan olayın iş kazası sayılabilmesi için;
- Kazaya uğrayanın sigortalı olması,
- Kazalının hemen veya sonradan bedenen veya ruhen özre uğramış olması,
- Sigortalının yer ve zaman itibariyle 5510/13. maddede sayılan hususlardan birine göre kazaya uğraması,
- Kazada nedensellik “illiyet” bağının bulunması gerekmektedir.
Örnek Yargıtay kararları incelenecek olursa;
- İşyerinde çalışanın kalp krizi geçirmesini Yargıtay her ne kadar yaptığı işle illiyet bağı olmasa da iş kazası saymıştır.
- İşyerinde çalışanın çalışma süresi içinde intihar etmesi de gene Yargıtay tarafından iş kazası sayılmıştır.
- Bugün birçok firma kendilerine ait servislerle sigortalı çalışanlarını ev ve işyeri arasında taşımaktadır. Bu noktada, sigortalı işçiler servis aracı ile kaza geçirebilir, servis aracı içerisinde kalp krizi geçirebilir veya herhangi bir kazaya maruz kalabilirler. Bunun yanı sıra servis aracından inip evine yürüyen sigortalı çalışan da kazaya karışabilir ve bunun gibi birçok kaza vukuu bulabilir. Yine işçi, işyeri dışında başka bir yere görevli olarak gönderilebilir ve asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda kaza geçirebilir. Bu hallerde de somut olayın durumuna göre iş kazasından bahsetmek yerinde olacaktır. Nitekim işçinin geçirmiş olduğu kaza işi ile alakalı olsun veya olmasın belirli sınırlarda ise iş kazası niteliği taşımaktadır.
Bu kararlardan yola çıkarak;
- Otelin yemekhanesinde çalışan sigortalının serinlemek amacıyla girdiği otelin havuzunda boğulması olayı,
- Sigortalının, işyeri yatakhanesinde yattığı sırada yatakhanede bulunan sobadan zehirlenmesi olayı
- Emzikli kadın sigortalının çocuğunu emzirmek için iş yerindeki emzirme odasında bulunduğu sırada oturduğu sandalyenin kırılması yada merdivenlerden düşmesi sonucu uğradığı kaza,
- Bir lokanta iş yerinde çalışan garsonun lokantaya yemeğe gelen iki yaşlı müşteriye işverenin talimatı üzerine yolun karşı tarafından arabaya bindirmek istediği esnada yolda geçirdiği trafik kazasının iş kazası sayılması gerekmektedir.
Yaşanan kazanın 3 işgünü içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilmesi gerekmektedir. Ayrıca Sağlık hizmeti sunucuları kendilerine intikal eden iş kazalarını, en geç on gün içinde Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirir.
Kuruma bildirilen olayın iş kazası sayılıp sayılmayacağı hakkında bir karara varılabilmesi için gerektiğinde, Kurumun denetim ve kontrol ile yetkilendirilen memurları tarafından veya Bakanlık iş müfettişleri vasıtasıyla soruşturma yapılabilir.
Çalışan açısından maliyeti
- İş kazası ve meslek hastalığı hem çalışanı ve hem de ailesini ve çevresini etkiler.
- Evde bakım ve bakıcı masrafları
- Çalışamadığı sürede gelir kaybı
- Maluliyet olursa ömür boyu ücret kaybı
- Fiziksel aktiviteyi kaybetmesi sonucu hayatındaki değişiklik
- Yeni ilgi alanları bulmak amacıyla maddi manevi kayıplar
- Aile üyelerindeki moral kaybı, sosyal ilişkilerin bozulması
İşveren açısından maliyeti
- Zamanında yeteri kadar mal üretip piyasaya sürememekten kaynaklanan pazar kaybı
- İş kazalarının fazla olması durumunda işyeri kötü etkilenir.
- İş Günü ve İş Gücü Kayıpları
- İşletmenin, Makine ve Tezgahların veya malzemenin zarar görmesi
Ülke Açısından maliyeti
A-KAMU HARCAMALARI: Yasaların hazırlanması, eğitim ve denetim hizmetleri, kazaların araştırılması çalışmaları vb. çalışmalar
B- SGK HARCAMALARI
C-TOPLUM AÇISINDAN MALİYET Her bir İş kazası ve meslek hastalığından toplumun her ferdi menfi olarak etkilenmektedir.
OLUŞAN ZARAR KUSUR ORANLARINA GÖRE SGK İŞVEREN-ÇALIŞAN ve ÜÇÜNCÜ ŞAHISLAR TARAFINDAN PAYLAŞILIR. SGK maddi zararın bir kısmını öder. SGK Çalışanın bağışlanmaz kusuru varsa tazminatı belli oranda keser. İşverenin veya üçüncü şahısların kusuru varsa rücu eder
Eğer yaşanan olay iş kazası ise bundan sonraki süreç hukuki yönden Borçlar Kanununda, cezai yönden ise Türk Ceza Kanununda yer almaktadır.
A)-Cezai Sorumluluk
- Ceza Kanununun amacı; kişi hak ve özgürlüklerini, kamu düzen ve güvenliğini, hukuk devletini, kamu sağlığını ve çevreyi, toplum barışını korumak, suç işlenmesini önlemektir. Kanunda, bu amacın gerçekleştirilmesi için ceza sorumluluğunun temel esasları ile suçlar, ceza ve güvenlik tedbirlerinin türleri düzenlenmiştir.
- Ceza sorumluluğu şahsidir. Kimse başkasının fiilinden dolayı sorumlu tutulamaz.
- Tüzel kişiler hakkında ceza yaptırımı uygulanamaz. Ancak, suç dolayısıyla kanunda öngörülen güvenlik tedbiri niteliğindeki yaptırımlar saklıdır.
- Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.
- Kişinin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halinde olası kast vardır.
- Taksirle işlenen fiiller, kanunun açıkça belirttiği hallerde cezalandırılır.
- Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir.
- Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır; bu halde taksirli suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar artırılır.
- Taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek olan ceza failin kusuruna göre belirlenir.
- Birden fazla kişinin taksirle işlediği suçlarda, herkes kendi kusurundan dolayı sorumlu olur. Her failin cezası kusuruna göre ayrı ayrı belirlenir.
- Taksirli hareket sonucu neden olunan netice, münhasıran failin kişisel ve ailevî durumu bakımından, artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açmışsa ceza verilmez; bilinçli taksir hâlinde verilecek ceza yarıdan altıda bire kadar indirilebilir.
Taksirle öldürme
- Taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
- Fiil, birden fazla insanın ölümüne ya da bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmuş ise, kişi iki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Taksirle yaralama
- Taksirle başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.
Taksirle yaralama fiili, mağdurun;
- Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,
- Vücudunda kemik kırılmasına,
- Konuşmasında sürekli zorluğa,
- Yüzünde sabit ize,
- Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,
- Gebe bir kadının çocuğunun vaktinden önce doğmasına, neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza yarısı oranında artırılır.
Taksirle yaralama fiili, mağdurun;
- İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,
- Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,
- Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,
- Yüzünün sürekli değişikliğine,
- Gebe bir kadının çocuğunun düşmesine, neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza bir kat artırılır.
- Fiilin birden fazla kişinin yaralanmasına neden olması hâlinde, altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
- Bilinçli taksir hâli hariç olmak üzere, bu maddenin kapsamına giren suçların soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır.
B)-Hukuki Sorumluluklar
1- Borçlar Hukuku (Tazminat)
Borçlar Kanunu’nun 49 uncu maddesinde,
“Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür” Hükmü bulunmaktadır.Bu hüküm gereğince,
a) Destekten yoksun kalma tazminatı
b) İş göremezlik tazminatı
c) Manevi tazminat davaları açılabilir.
a) Destekten yoksun kalma tazminatı
Borçlar Kanunu’nun 53 üncü maddesinin son fıkrasında “Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar” demekte ve bu kapsamda uğranılan zararı tanzim yoluna gidilmektedir.
b) İş Göremezlik Tazminatı
Borçlar Kanunu’nun bedensel zararlar başlıklı 54 üncü maddesinde; “Kazanç kaybı ve Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar.” demekte ve bu kapsamda uğranılan zararı tanzim yoluna gidilmektedir.
c) Manevi tazminat:
Borçlar Kanunu’nun 56 nci maddesinde, “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.” denilmektedir.
2- Sosyal Güvenlik Hukuku (Rücuan Alacak)
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 21. maddesinde; “İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir.” Hükmü yer almaktadır.
Bugün yaşanmasını istemediğimiz bir iş kazasının yaşanması durumunda yukarıda belirtilen ödemeler doğrultusunda maliyeti yaklaşık 1 milyon TL civarında olup, kobi diye isimlendirdiğimiz 50 altı çalışanı olan işyerinin iflasına yol açmakta ve manevi olarak toplumda infial yaratmaktadır. Bu yüzden her zaman önlemek ödemekten ucuzdur…