DÖMCÜLÜK İŞKOLUNDA İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
I-GENEL PROFİL
Dökümcülük, sıvı halde bulunan metal veya alaşımların kalıplara dökülerek katılaştırılma işidir. Dökümcülük işi M.Ö. 4000 yıllarından bu yana uygulandığı sanılmaktadır. Demir, çelik, pirinç ve bronz en çok kullanılan döküm metalleridir. Ancak demir, döküm konusunda en eskiden beri en sıklıkla kullanılan metaldir. Döküm işinin kum kalıba döküm, hassas döküm, kabuk kalıba döküm, alçı kalıba döküm, seramik kalıba döküm, metal kalıba döküm, basınçlı döküm, savurma döküm, sürekli döküm gibi değişik yöntemleri ve bu yöntemler için bazı standartlaşmış aşamaları vardır:
-Döküm sonunda elde edilmek istenen şeklin oluşturulması
-Kalıpların oluşturulması, maçaların yapılması ve birleştirilmesi
-Kullanılacak metalin eritilmesi ve rafine edilmesi
-Eriyik metalin kalıplara dökülmesi
-Kalıpların içindeki dökümün soğutulması
-Kalıpların ve maçaların çıkarılması ve ayrılması
-Dökümde oluşan fazladan metalin ayırılması
Bütün bu aşamalar sırasında pekçok tehlikeyle karşılaşılma olasılığı vardır. Bunlarla birlikte yapılan işlemler sırasında uygulanan yöntemler ve işin doğası gereği hastalıklar ve kazalar ile sıkça karşılaşılmaktadır. Dökümcülük, kazaların ölümle sonuçlanma oranının da yüksek olduğu işlerden biridir.
II- METAL DÖKÜM İŞLERİNDE TEHLİKELER HASTALIKLAR VE KAZALAR
II.1. Hastalıklar
II.1.1. Kimyasal Tehlikelerden Kaynaklanan Hastalıklar
Tozlardan kaynaklanan hastalıklara oldukça çok rastlanır. Kum kalıba döküm yönteminde silika kumu ile çalışıldığından silikoz* hastalığına yakalanma riski oldukça yüksektir. İyi bir havalandırma olsa dahi bazen çıplak gözle farkedilmeyen silika tozları ortamda bulunabilmektedir. Siliko-tüberküloz* hastalığı da yaygın olarak görülen hastalıklardan biridir.
Ayrıca pnömokonyoz* hastalığından yakınan pekçok işçide kronik bronşit* de vardır. Akciğer kanseri*, lober pnömoni*, bronkopnömoni* de pnömokonyoz* ile birlikte anılan diğer hastalıklardır. Özellikle temizlik hizmeti veren işçiler akciğer kanserinin görülme sıklığının daha fazla olması ortamda bulunan silikadan kaynaklanmaktadır.
Polisiklik aromatik hidrokarbonların termal parçalanma sırasında oluşmasının da önemli kansorejen etkileri olduğu bilinmektedir. Krom, nikel gibi metallerin ve ayrıca asbest, silika gibi tozların da ölüme yol açtığı düşünülmektedir.
Bunlarla birlikte dökümhanelerde bulunan bazı kimyasallar (formaldehit, dimetiletilamin, trietilamin) ve tozlar çalışanlar da gözlerin sulanması, kaşınması ve buğulu görme gibi rahatsızlıklara neden olur ki bu da mavi-gri görüş olarak bilinmektedir.
II.1.2. Fiziksel Tehlikelerden Kaynaklanan Hastalıklar
Döküm işyerlerinde saptanan gürültü düzeyleri yüksektir. Gürültüye bağlı işitme kaybı (GBİK) dökümhanelerde oldukça sık rastlanan bir sağlık sorunudur. (Öztürk, 2009) Gürültü, başta geçici ve kalıcı işitme kayıpları olmak üzere, huzursuzluk, sinirlilik, dikkat dağınıklığı, yorgunluk ve iletişimsizliğe yol açar.
II.2. Kazalar
Ocaklar, yapılan işin büyüklüğüne, eritilecek metalin miktarına ve yapılan işin şekline göre değişiklik gösterir. En çok kullanılan Kupol ocakları ve indüksiyon ocaklarıdır. Ocakların içinde metaller eritilirken, genellikle çok yüksek sıcaklıklar kullanılır. Eriyik haldeki metalin kalıplara dökülmesi sırasında, çok ciddi hayati riskler ortaya çıkar. Kazanlardan dökülen 100’lerce derece sıcaklıktaki eriyik, yakınlarda bulunan işçilerin üstüne dökülebilir ve bu yanarak ölümlere ya da çok ciddi bölgesel yanıklara* neden olabilir.
Dökümhanelerde sıkça rastlanan kazalardan biri de patlamalardır. Patlamalar, buhar patlamaları ve kimyasal patlamalar olarak ikiye ayrılabilir. Buhar patlamaları, eriyik metal ile nemli yüzeyin buluşması ile gerçekleşir. Kimyasal patlamalar ise eriyik metal ile reaktif kimyasal maddelerin buluşması ile gerçekleşir. Eriyik metal ile temas eden her reaktif kimyasal madde patlamaya sebep olmayacağı gibi, yükleme gerecindeki bir atığın oluşturacağı basınçtan kaynaklanan bir kimyasal patlama ortaya çıkabilir. (Safe Work Australia, 2013)
Kalıpların temizlenmesi ve kalıplardan çıkan dökümlerin çapaklarının alınması sırasında kullanılan taşlama aletleri (zımpara edici elektrikli diskler) de çok tehlikeli olabilmektedir. Bu makinaların kullanımı sırasında hızla dönen diske el ve kolu kaptırmak kesilmelere ve (amputasyon*) kopmalara neden olmaktadır. Ayrıca gözler için de büyük riskler söz konusudur. Göze çapak sıçraması sonucu görme bozuklukları hatta kaybı görülebilir.
Döküm işkolunda kas-iskelet sistemi yaralanmaları sıkça görülür. Endüstrideki makineleşmeye karşın bazı durumlarda elle taşıma yapılmaktadır. Bu durum bel incinmelerine, kas-iskelet sistemi hasarına neden olmaktadır. (Özaydınlık, 2014)
III- METAL DÖKÜM İŞÇİLERİ İÇİN SAĞLIK VE GÜVENLİK ÖNLEMLERİ
Tozlardan özellikle silis ve asbestten kaynaklanan hastalıklar araştırmalardan da görüldüğü gibi çok tehlikeli olmakta hatta kanser* ve ölümle sonuçlanmaktadır. Bunun için bu tozların bulunduğu ortamlarda çalışan işçi sayısı makinalaşmanın artması yoluyla azaltılmalı; yerel cebri çekişli havalandırma yoluyla ortam tozlardan arındırılmalıdır. Kaynakta ve ortamda önlemler alınamıyor ve işçiler bu risklerle yüzleşiyorsa, bu alanlarda çalışan işçiler solunum koruyucu maskeler ve solunum aygıtları(respiratörler) kullanmalı ve tehlikeli tozlarla olan temas kesilmelidir. Tersi durumda çok ciddi hastalıklarla karşı karşıya kalma olasılığı oldukça yüksektir.
Döküm esnasında kullanılan makinelerin çalışanlara zarar vermemesi için makine koruyucuları ile donanması gereklidir. Bunların yapılamadığı durumlarda, çalışanların gerekli Kişisel Koruyucu Donanımları kullanması sağlanmalıdır. Örneğin, kalıpların temizlenmesi ve kalıplardan çıkan dökümlerin çapaklarının alınması sırasında bu işi yapan işçinin gözlük kullanması oldukça gereklidir. Ayrıca, sodyum silikatların kullanıldığı döküm alanlarında hazırda bir göz duşu bulundurulması gerekmektedir. (ILO, 2005)
Döküm işkolunda gürültü düzeyleri yüksek olduğundan çeşitli mühendislik yöntemleri ile gürültü düzeyinin azaltılmasına çalışılmalıdır. Bunun yanında çalışanların periyodik kontrolleri yapılmalı ve GBİK’yı önlemek için gerekli Kişisel Koruyucu Donanımları temin edilmelidir. Döküm işyerlerinde; özellikle gürültünün yüksek olduğu bölümler olan çapak temizleme, taşlama, kumlama bölümlerinin diğer bölümlerden ayrılması ve bu bölümlerde çalışan işçilere uygun kulak koruyucusu ve konu ile ilgili eğitim verilmesi gerekmektedir.
Döküm atölyelerinde yüksek sıcaklıklarda çalışıldığından bu sıcaklıkların çalışanların sağlığı üzerinde bir etkisi olmaması için termal konfor şartlarının gözden geçirilmesi gerekmektedir.
Aynı şekilde ortam aydınlatmasının çalışanların yaptığı işin inceliğine uygun şekilde ayarlanması gerekmektedir.
Dipnotlar: *
* Akciğer kanseri, yapısal olarak normal akciğer dokusundan olan hücrelerin gereksinim ve kontrol dışı çoğalarak akciğer içinde bir kitle (tümör) oluşturmasıdır. Burada oluşan kitle öncelikle bulunduğu ortamda büyür; daha ileriki aşamalarda ise çevre dokulara veya dolaşım yoluyla uzak organlara yayılarak (karaciğer, kemik,beyin vb. gibi) hasara yol açarlar. Bu yayılmaya metastaz adı verilir.
* Bir uzvun (kol veya bacağın) bir kısmını veya tamamını, tıbbi nedenlerden dolayı kesilmesine veya kopmasına amputasyon denir. Damar hastalıkları, trafik kazaları, iş kazaları, tümörler, mikrobik hastalıklar, doğumsal anomaliler, yanıklar ve şeker hastalığına bağlı, daralmış olan damarlarda kan dolaşımı azalır. Beslenemeyen, oksijenlenemeyen doku giderek solar, soğur; şiddetli ağrılara neden olur. Deride ülserler denilen yaralar çıkar ve bu durum giderek o dokuda daha da ilerler ve nekroz denilen ölü dokuya veya gangrene çevrilir. Bu durumda, hastayı kurtarmak ve ölü dokunun ilerlemesini önleme amacıyla, etkilenen uzvun kesilmesine karar verilir.
* Bronşit, akciğerlere giden havayollarının iç yüzündeki zarın iltihaplanmasıdır. Akut ve kronik olarak iki gruba ayrılır.
1- Akut Bronşit: Genellikle grip, kızamık, boğmaca veya tifo gibi hastalıklar sırasında görülür.
2- Kronik Bronşit: Bu çeşit bronşitte; havayollarını yağlayan bezler büyümüş, iç yüzlerinde bulunan tüyler görevini yapamaz olmuştur.
* Kanser, Latincede yengeç anlamına gelen “crab” sözcüğünden türetilmiştir. Yunanlı hekim Hipokrat, hastalığın başladığı bölgeden diğer organlara yayılmasını gözlemleyerek bu tanımlamayı yapmıştır. Kanser vücuttaki bir hücre grubunun farklılaşarak, aşırı ve kontrolsüz şekilde çoğalması sonucu meydana gelmektedir. Normalde hücrelerin büyümesi ve çoğalması bir düzen içerisinde olmaktadır. Buna paralel olarak doku ve organlar da görevlerini normal olarak yapabilmektedirler. Ancak bu hücreler anormal şekil ve hızda büyümeye ve çoğalmaya başlarlarsa, tümör adı verilen kitle oluşumuna yol açarlar. Bu anormal hücrelerin köken aldığı organa göre hastalık adlandırılır(akciğer kanseri, meme kanseri, prostat kanseri vs.). Kanserler, iyi huylu ve kötü huylu olarak adlandırılırlar. Kötü huylu olanlar yayılma eğilimi yüksek olanlardır. Kanser hücrelerinin bütün vücuda yayılmasına metastaz adı verilir.
* Pnömokonyoz, genellikle bazı özel iş koşullarında çalışan kişilerde inorganik toz yada zerrecikli maddenin akciğerlerde depolanması ve buna bağlı olarak gelişen doku reaksiyonu ile ilgili durumdur. Asbestos ve silikoz bu gruba giren hastalıklardandır.
* Silikoz, serbest silis taneciklerinin (Kristal kuvars) solunum yoluyla alınması sonucu meydana çıkan, parçacıkların yol açtığı ağır bir hastalıktır. Madencilik, taş kesme, taşocağı çalışmaları (özellikle granit), yol ve bina inşaatı, dinamitle kayaları patlatma ve çiftçilik, serbest silise sunuk bırakan mesleklerdir. Belirtilerin meydana gelmesi için genellikle 15-20 yıl bu parçacıklara sunuk kalmak gerekir. Fakat silise yoğun şekilde sunuk kalınan kapalı alanlarda patlatma, yüksek kuvars içeren kayaları delerek tünel açmak ve temizleme tozu imalatı gibi işlerde çalışan korumasız işçiler bir yıldan kısa bir sürede silikoza tutulabilirler.
* Yanık, ısı, ışın, elektrik veya kimyasal maddelere sunuk kalma sonucunda deri ve derialtı dokularda meydana gelen yaralanmadır.
1. derece yanıklar: Derinin sadece en üst tabakasının zedelendiği yanıklardır. Kızarıklık, gerginlik ve ağrı görülür. Örnek: güneş yanıkları.
2. derece yanıklar: Derinin üst ve değişen oranlarda alt kısmının etkilendiği yanıklardır. Kızarıklık, gerginlik, ağrı ve su toplanması (bül) ile karakterizedir.
3. derece yanıklar: Tüm deriyi kapsayan; derialtı dokularına, derin dokulara ve hatta kemiklere kadar ulaşan yanıklardır. Deri kuru kayış gibi olabilir veya renk değişikliği görülebilir (kömür gibi, beyaz veya kahverengi olabilir ). Şiddetli yanıklarda, yüzeysel sinir uçları ve kan damarları zedeleneceğinden yanık alanda his kaybı olabilir; buna karşın çevredeki daha az yanmış olan doku aşırı ağrılı olabilir.
* Zatürree olarak da bilinen pnömoni, akciğerlerin iltihaplanmasıdır. Zatürreenin ilk sıradaki nedeni, pnömokok (Streptococcus pneumoniae) adı verilen yuvarlak şekilli bakterilerdir. Virüslerin neden olduğu zatürree ise genellikle daha hafiftir ve evde tedavi edilebilir. Bakteriyel pnömoniler daha ağır seyirli olup genellikle soğukalgınlığı nedeniyle ortaya çıkarlar. Pnömoni akciğerin tek bir lobu ile sınırlı ise lober pnömoni, bronşlardan başlayarak akciğerin başka bölümlerine yayılmışsa bronkopnömoni olarak adlandırılır.